- Geçmişten günümüze Asurlular, Hititler, Persler, Frigyalılar, Romalılar gibi pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış eşsiz bir doğa harikasını görmeye gidiyoruz şimdi. 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin yıllar içerisinde yağmur, rüzgar gibi faktörlerle aşınması sonucu ortaya çıkan bir bölge “Kapadokya”. 1985 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirasları Listesi’nde yerini alan bu bölge Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir’i kapsayan 250 km²’lik bir alanda konumlanmıştır. Burada en çok ziyaret edilen bölgeler Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı ve Ihlara’dır.
-
Tarihin ve doğanın iç içe geçtiği bu alanda coğrafik olaylar Peri bacalarını ortaya çıkarken, yıllar içerisinde insanlar da Peri bacalarının içlerine evler, kiliseler, manastırlar yapmış ve bunları süslemiştir. Böylelikle buralarda var olmuş medeniyetlerin izleri bugüne kadar gelebilmiştir.
- Tarihi Paleolitik döneme kadar uzanan bu yerler Hititler’den sonra özellikle zamanında Roma İmparatorluğu’nun baskısından kaçan Hristiyanların sığınağı haline gelmiştir. Kayalara oyulan evler, kiliseler, yeraltı şehirleri, mağaralar sayesinde Hristiyanlar buralarda gizlilik içerisinde yaşayabilmiştir. Ayrıca Tarihi İpek Yolu’nun bölgeden geçmesi burayı önemli kavşaklardan biri yapmıştır. İster tarihi açıdan bakın, isterseniz doğal bir oluşum olması yönünden mutlaka görülecek yerler listenizde olmalı Kapadokya. Çünkü bu eşsiz coğrafyayı anlatmaya kelimeler yetmiyor 🙂
- Kesinlikle 1 gün burayı gezmek için yeterli değil. En az 2-3 gün size bağlı olarak belki daha fazla zaman ayırmanızı tavsiye ederim. Bölge çok geniş, ben de her yerini gezemediğimi araştırırken fark ettim 🙂 2007 yılında Times Gazetesi tarafından Dünya’nın Yeni 25 Harikası’ndan 5. sırada yerini alan bu bölgeye biraz daha yakından bakalım şimdi.
1. Üç Güzeller (Ürgüp)
- Kapadokya’da Peri bacalarının en net görüldüğü yerlerden biri “Üç güzeller”. Burası Nevşehir’in Ürgüp İlçesi’nde yer alıyor. Üç Güzeller’i diğer Peri bacalarından ayıran özelliği şapkalı formda olmaları. Buranın bir de hikayesi varmış. Rivayete göre Kapadokya kralının güzeller güzeli bir kızı varmış ve kız bir çobana aşık olmuş. Kral kızının bir çobanla evlenmesine karşı çıkmış ama kızı yine de kaçarak çobanla evlenmiş. Zaman içinde kızın bir de çocuğu olmuş. Hırsına, öfkesine yenik düşen kral hepsini bulup öldürmesi için askerlerini göndermiş. Kralın kızı gelen askerleri görünce bu durumdan kurtulmak için Allah’a (Tanrı’ya) o kadar yalvarmış ki tam öldürülecekleri anda üçü de taşa dönüşmüş. Bu üç güzellerin taşa dönüşen prenses, çoban ve çocukları olduğuna inanılıyormuş. Siz de Kapadokya’nın simgesi haline gelmiş bu noktaya uğramayı unutmayın.
2. Göreme Açık Hava Müzesi
- Kapadokya’da popüler olan bir diğer yer “Göreme Açık Hava Müzesi”. Burası Göreme Kasabası’nın 2 km doğusunda bulunan kaya yerleşim yeridir. Nevşehir’e uzaklığı ise 13 km. Ayrıca Göreme Açık Hava Müzesi 1985 yılından bu yana Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
- Bu bölgede kaya blokları içine oyulmuş kiliseler, şapeller, yemekhaneler, oturma mekanları bulunuyor. Burada gezilecek yerlerin başında; Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Şapeli, Elmalı Kilise, Azize Barbara Şapeli, Azize Katerina Şapeli, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise geliyor.
- Size burayı online gezebileceğiniz harika bir Sanal Müze linki bırakıyorum.
3. Kapadokya Seramik Atölyeleri
-
Kapadokya’da el sanatları oldukça meşhur. Seramik sanatı da oldukça önemli bir yere sahip. Kökeni Hititlere kadar uzanan Seramik Sanatı, günümüzde usta çırak ilişkisi ile varlığını sürdürmeye devam ediyor. Siz de bölgedeki seramik sanatçılarının atölyelerini gezebilir, çalışmalarına yakından bakabilirsiniz. Ayrıca Kapadokya’da dünyanın ilk ve tek yer altı seramik müzesi olan Güray Müze’sini ziyaret edebilirsiniz.
4. Kapadokya Yeraltı Şehirleri
- Kapadokya’nın en ilginç özelliklerinden biri de eşi benzeri görülmeyen yer altı şehirlerinin bulunması. Sayıları tam olarak bilinmemekle beraber 150-200 civarında olduğu tahmin ediliyor. Kapadokya geçmişte sık sık saldırılara maruz kaldığı için halkın geçici olarak buralarda sığınması amacıyla bu yeraltı şehirlerini oluşturdukları düşünülüyor ve izinsiz girişi önlemek için de pek çok tuzaklarla bu geçitlerin güvenliğini sağlamışlar. Öyle ki bazıları oldukça büyük ve 30.000 kişiyi barındırabilecek alana sahip. Büyüklerine “Yeraltı Şehri”, daha küçüklerine ise “Yeraltı Köyü” deniliyormuş. Yumuşak tüf kayaların oyulması ile oluşturulan bu şehirlerde hava koridorları bulunuyor. Hava koridorları dar tünellerle birbirine bağlanmış durumda ve bölgedeki evlerin çoğunun da bu yeraltı şehirleriyle bağlantısı olduğu biliniyor. Yeraltı şehrini sadece koridorlar olarak düşünmeyin, pek çok unsuru düşünüp ona göre inşa etmişler. Mutfak, ahır, kilise, şaraphane, oturma alanları, mezar odaları gibi oldukça kapsamlı bir yapıya sahip. Kaymaklı, Mazı ve Derinkuyu Yeraltı Şehirler’i en çok gezilenler arasında yer alıyor. Bir de koridorlar gerçekten çok dar ve her ne kadar hava koridorları bulunsa da oksijen alışkın olduğumuzdan daha az geldi bana. O sebeple kapalı alanlarda bulunamayan klostrofobisi olan kişilerin girmesini tavsiye etmiyorum.
5. Ihlara Vadisi (Ihlara Valley)
- Son durağımız Ihlara Vadisi. Vadi Aksaray İli’nin Güzelyurt İlçesi’nde Ihlara Kasabası’nda yer alıyor. Burası Hasandağı’ndaki volkanik aktiviteler ile püsküren lavların oluşturduğu katmanlarla ve Melendiz Çayı’nın bu katmanları zaman içerisinde çeşitli faktörlerle aşındırması sonucu oluşmuş. 18 km uzunluğu, ortalama 150 metre derinliği ve 200 metre genişliği olan Ihlara Vadisi’ni diğer kanyonlardan ayıran geçmişte bu bölgede insanların yaşamış olması. İnsan yaşamının izlerini bugün de görmek mümkün. Vadide kayalara oyulmuş manastırları, kiliseleri, yerleşim yerlerini görebilirsiniz. Bölgede bulunan 105 adet kiliseden 14 tanesi ziyarete açık. Bunlar; Ağaçaltı, Sümbüllü, Yılanlı, Kokar, Prenliseki, Eğritaş, Direkli, Saint Georgeus, Karagedik, Ala, Bezirhane, Bahattin Samanlığı ve Batkın Kiliseleri.
- Yalnız Vadiye inmek hiç de kolay değil 🙂 Bunu 397 basamak merdiveni indiğinizde anlıyorsunuz 🙂 Aşağıya iniş yaklaşık 5-10 dk sürüyor. Kesinlikle görülmeye değer bir yer. Melendiz’in sesi ve doğa ile buluşunca yorgunluk falan kalmıyor. Cennetten bir köşe hissi uyandıran Vadi, doğa ve yürüyüş severleri oldukça mutlu edecektir. Vadinin tamamını yürümek yaklaşık 5 saat aldığı düşünülürse burayı ve çevresindeki kiliseleri gezmek için tam gün ayırmanız gerekecektir. Yanınızda outdoor tipi ayakkabı olsa daha iyi olur. Ve sağanak yağış riskine karşılık yanınızda yağmurluk, şemsiye bulundurabilirsiniz. Çünkü Vadinin iklimi yaz aylarında bile yağışa elverişli. Vadinin ortasında sağanak yağışa yakalanmak istemezsiniz 🙂
- Vadinin ortalarında Melendiz Çayı’nın üzerinde küçük baraka tarzı restoranlar, oturma yerleri bulunuyor. Burada hem bir şeyler yiyebilir hem de kısa bir mola verebilirsiniz. Gezerken yanınıza su vb. gerekli şeyleri almayı unutmayın. Bireysel gezginler yanınıza müze kartlarınızı mutlaka alın. Giriş ücretli ama müzekart geçerli. (Sitesinde güncel giriş ücreti 200 tl).
- Kapadokya gezinizi tamamlamadan önce dünyanın en büyük kanyonları arasında yer alan Ihlara Vadisi’ni gezmenizi tavsiye ederim.
- Benim Kapadokya maceramdan anlatabileceklerim bu kadar. Tabi ki bölgede gezebileceğiniz başka yerler de bulunuyor. Ben en popüler olanları ve kendi gezebildiğim kadarını anlattım, umarım gezginlere faydalı olur. Başka bir şehirde görüşmek üzere 🙂
- Daha fazlası için İnstagram sayfamı takip edebilirsiniz.